6 Nisan 2009 Pazartesi

Tığ İşi Bebek Kıyafetleri(örgüleri)

hayatın acı gerçekleri

Doğru erkek kaç yaşında bulunur?
20 yaşın altındaki erkeklerin kıymetini pek nadir biliriz. Tecrübesizliğimize verin, masumiyetin zamanla yitirildiğini, yitirmeden önce kim bilebilir ki?
20-30 yaş arası erkeklerin nerdeyse tamamı (PFLT) post first love trauma geçirirler. Bu travmayı atlatanlar iyi park yerleri gibi hemen kapılırlar. Atlatamayanlarsa, ömür boyu bir daha kullanılamaz hale gelir. Ama yine de %50 şansınız vardır, tabii eğer doktorculuk oynarsanız.


30-40 yaş arasında "evcilleştirilememiş" erkekler hayatlarını çoktan bir düzene oturtmuşlardır ve gelip onların hayatlarına entegre olmanızı beklerler. Damlarını kendilerinden 10-15 yaş küçük hatunların arasından seçmeleri, oyunu kendi kurallarıyla oynamalarını kolaylaştırır. Kadınlar da, Napolyon gibi "herkesin kaybettiği yerde kazanacakları" yanılgısına düşer ve "ha son bir fırsat", belki değişir diye boş yere çırpınıp dururlar... Şansınız %20
40 yaşın üzerindeki erkekler ise evcilik oyunundan sıkılmış ve boşanmış ya da uzun süreli beraberliklerden nasiplerini almış yorgun savaşçılardır. Hiç bir "işinize" yaramazlar. Yaşlanmanın önüne geçebilme umuduyla ARh+, ARh- falan ararlar. Şansınız yok, olsa olsa kaybınız olur. Peki siz nasıl bir erkek arıyorsunuz?
Zekası, hayal gücü ve duyarlılığı libidosuna denk bir erkek talep ediyorsunuz. İyi hoş da, bu memlekette çocuksu şaşkınlığını koruyabilen, masumiyetini yaşadıkları ile bütünleştirip hazmedebilen ne kadar erkek var sanıyorsunuz?
Evcilleştirilememiş bu standart üzeri adamlar korkunç egolarının sarhoşluğunda o kapı senin, bu kapı benim gezerler. Bu adamlar hayatı doğru yaşayan, ayakları yere basan, talep etmekten çekinmeyen ve her şeyi sorgulama hakkını kendilerinde bulan kadınlarla karşılaştıklarında apışıp kalırlar. Her şeyin kolayı varken, işi bu kadar zorlaştırmazlar bilesiniz. "İlişkisiz ilişkiler"den bir ilişki seçme tehlikesi var! Gelelim, standartların altındaki erkeklere...
"Sosyal kimlikler, entelektüel kaygılar bir yana, kimya bir yana" yanılgısına düşersiniz kimi zaman da. Egonuzu bir yana bırakır, içgüdüsel yaşamaya karar verirsiniz. Ama onların da sizi hazmedebilmesi çok zor!
Siz onları bütün zayıflıklarına, zaaflarına karşın benimsemeye başlar başlamaz, onlar da sizden vazgeçiverirler. Öncesinde her şeyin paylaşıldığı ender kadınlardan biriyken, kendileri gibi bir erkeği kabullenir kabullenmez, onların gözünde zayıf ve bağlanmaya hazır bir kadına dönüşüverirsiniz. Hoşlarına gitmez ve korkup kaçarlar. Siz de gereksiz yere özgüveninizi köşeye sıkıştırırsınız. "Yoksa yeteri kadar çekici değil miyim? Zeki değil miyim?" Elinizde kalıvermiştir maytap gibi patlamaya hazır sevgi ve şefkatiniz... Prensi öpmüşsünüzdür, kurbağa olmuştur. Kurbağayı öpmüşsünüzdür, kurbağa kalmıştır.
Henüz yolun başındayken...
Oysa siz çocuksu şaşkınlığınızı ve masumiyetinizi korumaya kararlısınızdır. Oyunlar, yalanlar, koşullar işte ortada. Bunları bile bile hangi arayışa devam edersiniz ki? Siz talepkar, cüretkar, hayatı bir destinasyon değil de bir yolculuk gibi gören kadınlardansınız da, sizi duygusal, sosyal, entelektüel ve cinsel yönden tatmin edecek erkekleriniz nerdedir?
Zaman ilerledikçe...
Yaşınız ilerledikçe, hayatınız erkeklerinkine benzemeye başlar. Basit düşünür, az talep eder hale gelirsiniz. Hayatınız zenginleşmek yerine kalabalıklaşır.
Önce ara sıra sevişmek için eski erkek arkadaşlarınız ya da one night stand'ler girer hayatınıza. Sonra, sosyal ortamlarda size eşlik edebilecek, hafiften flört ettiğiniz, her hangi bir şey talep etmeye kalkıştığınızda da ortadan toz olacağını bildiğiniz, kullanım süreleri en fazla 2 ay olan erkekler...
Tamam, Barthes'dan, Gershwin'den bahsetmek için de entelektüel bir adam... O da zaten en başından, entelektüel tartışmalara girmenin bir kadında aradığı özellik olmadığını belirtmiştir!!! Sizi bundan sonra da "duygulandırabilen" ancak genç erkekler olur!! Böylelikle bir kişiden bin almak varken, bin kişiden bir alır hale gelirsiniz.
Henüz umudunu kaybetmemiş ya da yolun başında olan kadınların elektronik posta adreslerine sıkça gelen yazı, sizi de gerçeklerle başbaşa bırakmadı mı?